23 Kasım 2006

Tercümede kaybolmak: Japonya

Enteresandır ama en fazla teknolojik problemi Japonya'da yaşadım. Tam bir tercümede kaybolma durumu. (Bkz: Lost in Translation) Kredi kartı hemen hemen hiçbir yerde geçmiyor, uyumlu ATM bulmak mucize, cep telefonu hiçbir şekilde çalışmıyor, ana merkezler haricinde hiçbir yerde İngilizce ibare yok ve neredeyse hiçbir Japon İngilizce bilmiyor. Teknik anlamda zor ve ama yine de çok güzel bir hafta geçirdim Japonya'da.
İnsanlar, özellikle nüfusun çoğunluğunu oluşturan yaşlılar, sürekli gülümsüyor; son derece kibarlar ve sevimliler. İnsanda ister istemez tüm Japonların doğuştan iyilik perisi oldukları yönünde bir intiba oluşuyor. Ama bir taraftan da insan düşünüyor tabii madem öyle samurayları ile savaşçılığın ağababasını yaşayan, 2. Dünya Savaşı'nda ve öncesinde Mançurya'da ve bilimum Güneydoğu Asya ülkesinde katliamdan katliama koşan, halihazırda Yakuza mafyası ile terör estiren ırk acaba kim diye. Genel olarak yaşama tarzı bize benziyor. Giyim kuşam çok benzer. Ana farklılıklar gözler (!) ve lisan. Özellikle telaffuz ve ünlemsel hareketler başlı başlına bir olay. Örneğin, "anladım, hmm, demek öyle" şeklinde tepki vermek için 5-6 sn boyunca "haa" veya "hoo" şeklinde bağırmak ve gözleri faltaşı gibi açmak gerekiyor. Yolu bir şekilde Tokyo'ya düşenlerin ana merkezlerden Shinjuku'ya trenle gitmelerini öneririm. Anonsçu bayanın telaffuzuna dikkat edilmeli. Sanırsınız ki kadıncağız gelinen istasyonu anons etmiyor da sanki yeni emeklemeye başlayan sevimli yavrusuna sesleniyor. Japonca'nın Çince ile uzaktan yakından ilgisi yok. Çince'de bol miktarda tek heceli kelime mevcutken (Ör: Şang-hai, Bei-jing) Japonca'da genelde bir sesli bir sessiz formatında 8-9 harfli uzunca -bileşik- kelimeler yaygın. (Ör: Fuji-yama, Hiro-şima, Naga-saki) (Çince'de alenen sürekli çang, çing, çong kelimeleri geçiyor. Anladığım kadarıyla anlam vurguda gizli ama bize hepsi aynı gibi geldiğinden dümdüz bir çang, çing, çong durumu var.)
Ülke malumunuz oldukça pahalı. Örnekler:
1 adet düz yemek: 12 YTL
1 adet Shinksansen tren bileti : Tokyo-Hiroşima (900 km) : 250 YTL
1 adet domates: 2 YTL !
Hal böyle olunca, bazı önlemler aldım doğal olarak kendimce. Japon tarzı kağıt kapılı ve yerde uyunan ucuz ryokan’larda kaldım, Japonya'ya gelmeden önce süper tren Shinkansen'lerde de geçen ucuz toplu bilet (JR Rail Pass) aldım, dişimi sıktım 1 hafta domates yemedim, vb.
Yemek konusu açılmışken... Bir işkembe resmi sonrasında çeşitli yanlış düşüncelere gark olunduğunu görüyorum. Ben Türkiye'de iken bir kıymalı karnabahar resmini (hatta numunesini) alıp bir ABD’liye yollasam, o Amerikalı'nın karnıyarığı, börülceyi, kabak dolmasını, iskenderi, baklavayı, künefeyi (biraz daha devam edersem, ilk uçakla Türkiye'ye dönmek zorunda kalacağım) bilmeden etmeden "Türk yemekleri de küllüm ne iğrençmiş, oradaki vatandaşlarımız acaba ne yer, ne içer" diye hayıflanması ne denli yanlış ise bizim durumumuzda da Çin ve Japon yemeklerini kötülemek o denli yanlış olur. Yemekler son derece çeşitli ve genelde gayet güzel. Hele Hint yemeklerinden sonra. Örnek olarak Hong Kong resminde dikkatlerden kaçan ve ön safta yer alan karides ve kalamar karışımı beyaz şişten yedim, şahaneydi. -Ayıptır söylemesi- Hong Kong’daki son gecemde bir fırında dana kaburga yedim ki rahatlıkla söyleyebilirim hayatımda yediğim en güzel şeylerden biriydi. Japon yemekleri de genel olarak gayet başarılı.
1.5 gün Tokyo'da kaldım. Tokyo'da dev gökdelenlerden ve bol neon ışıklı eğlence merkezlerinden fazla pek bir şey yok. İnsanlar gün boyunca deli gibi çalışıyor, akşamları ve haftasonları bu çalışmanın acısını çıkarmak için maksimumda eğlenmeye çalışıyor. (Hoş, gündelik hayatımızda biz de aynısını yapmıyor muyuz?) Sony'nin merkez binasına gittim. O gün henüz piyasaya sürülmemiş olan Playstation III'de Gran Turismo oynadım, Sony'nin yeni teknolojisi Blu-Ray (DVD'nin üst modeli – 25 GB/disk) teknolojisini inceledim, dışarıdaki gürültüyü tümüyle elimine eden yeni Walkman S serisi MP3 çaları dinledim. Sonrası, bol miktarda gökdelen gezintisi...
2 gece Kyoto'da kaldım. Kyoto 1000 sene ülkeye başkentlik yapmış, 1600 tane tapınak olduğu söyleniyor. Aralarından Kiyomizu-dera ve Ryoan-ji'yi (dera ve ji tapınak anlamına geliyor, aralarında fark yok, yazılışları aynıymış ama okunuşları farklıymış !) gezdim. Ryoan-ji'de yalnızca 12 adet kaya ve çakıl taşları içeren enteresan bir Zen bahçesi var. Bahçenin neresine oturursanuz oturun, bir taş görünürden çıkıyor. Böylelikle bu bahçeyi seyrederken her görünenin aslında salt gerçek olmadığı ve arkasında bir bilinmeyen olduğu yönünde derin bir felsefeye dalınması gerekiyormuş. (5-6 sn süren yüksek volümlü haa ve hoo hakkınızı kullanabilirsiniz.) Ancak Kyoto'nun en güzel yerinin -sonbaharın verdiği doyumsuz güzelliğin de etkisiyle- Eski Kraliyet Bahçesi olduğunu söyleyebilirim. Ömre ömür katacak kadar güzeldi.
1 saat uzaklıktaki Nara da eski başkentlerden. Söylenen doğruysa dünyanın en büyük ahşap yapısı olan Todai-ji burada. İçinde devasa bir Buda heykeli (yine!) var. Aynı şekilde, tapınaktan ziyade bol miktarda geyiğin dolandığı çeşitli renklere bürünmüş bahçesine hayran kaldım.
Osaka, Kyoto'dan 50 km uzakta. (Shinkansen ile 15 dk! Khajuraho'dan Varanasi'ye yaptığım 200 km – 14 saatlik yolculuğu saygıyla anıyorum) Tokyo benzeri bir büyük şehir. Güzel bir kalesi ve envai çeşit hayvanı içeren mükemmel bir akvaryumu var.
Son gün Hiroşima'daydım. Belki de Japonya'yı bu gezi planına dahil etmemim ana sebebi tarihi trajediyi yaşamış bu kenti görmek istememdi. Hiroşima'ya vardığım gece, geçen sene İzmir'deki benim diyen divxçilerin birinden aldığım, ancak bir türlü izlemeye fırsat bulamadığım Hiroshima Mon Amour filmini izledim. Özetle, 2. Dünya Savaşı'nın acısını farklı noktalarda farklı şekilde yaşayan bir Fransız kadının ve bir Japon adamın bombadan 14 yıl sonra Hiroşima'da geçirdikleri bir günü anlatan naif bir aşk hikayesi. Fırsat bulunursa izlenmeli. Aslına bakarsanız bilinen aksine Hiroşima tarihteki en büyük bombalama değil. (Hiroşima: 80.000 ölü - Sonrasıyla beraber 150.000) Şubat 45'te Almanya’nın Dresden kentine yapılan bombalamada 2 gün içinde yaklaşık 200.000 kişi ölmüş. Dresden'in adının hiç anılmaması, hatta bu bombardımanın Almanlar tarafından dahi pek bilinmiyor olması Dresden'e yapılan bir haksızlık gibi gelir bana. Sanırım, Hiroşima'nın daha çok bilinmesi bu tahribin yalnızca bir bombayla olmasından ve nükleer tehlikenin etkisinin ilk defa burada görülmüş olmasından kaynaklanıyor. A-Bomb Dome haricindeki tüm yapılar tekrar inşa edilmiş. Şu anda şehir inanılmaz derecede modern. Barış Müzesi bombanın ve sonrasının etkilerini gösteren çok etkileyici bir yer. Ancak, en dokunaklı nokta Çocuk Barış Anıtı. 1955 yılında Sadako Sasaki isimli bir Japon kız radyasyonun etkisiyle lösemiye yakalanıyor. Geleneksel inanışa göre origamiden 1000 tane turna kuşu yaparsa iyileşeceğine inanıyor. Ancak, tamamlayamadan o yıl ölüyor. Okul arkadaşları tüm Japonya'ya ulaşan bir kampanyayla para topluyor ve Sadako'nun dev bir turnayı göğe doğru tuttuğu bu anıtı yaptırıyorlar. Şimdi, anıtın çevresinde tüm Japonya'daki okullardan gelmiş binlerce origami kuş var.
Bize çok uzak ama yolu bir şekilde Japonya'ya düşenlerin bu ülkeden çok büyük keyif alacaklarına eminim.
Dün gece Bangkok'a ulaştım. Hareketli olduğu besbelli. Burada biraz dinlenip güney kumsallarına ya da Angkor Wat'a doğru yollanacağım.

Sony Blu-Ray Bravia'dan Blu-Ray film Ginza - Tokyo Tapınak temizliği - Tokyo
Gece - Tokyo Shinjuku - Tokyo Bulutlu bir günde Fuji Kiyomizu-dera - Kyoto
Todei-ji - Nara Kyoto tren istasyonundan Kyoto kulesinin yansıması Farklı bir sınıf resmi - Geyikli Battle Royale - Nara Kyoto'da akşam yemeği: Buralarda ne yiyip içtiğim sorusuna, yemek tüketimimle ilgili abartılı yoruma, 2 defa aynı yerde durdum diye tekdüze poz verdiğim yönünde yapılan eleştiriye cevaben
Sabah - Kyoto Detay yaprak - Kraliyet Bahçesi - Kyoto Kraliyet Bahçesi - Kyoto Taş Bahçe - Ryoan-ji - Kyoto
Ryoan-ji - Kyoto Akvaryum - Osaka Çocuk Barış Anıtı - Hiroşima Düğün fotoğrafı - Miyajima - Hiroşima
6 Ağustos 1945 - Bombadan 2 saat sonra - Barış Müzesi - Hiroşima Köprüaltı - Hiroşima Dünü ve bugünü - Hiroşima

Bangkok - Tayland

Etiketler:

14 Comments:

Anonymous Adsız said...

Valla bu kadarıyla bile bir dünya turu oldu sayılır... daha önünde onca ay var ne mutlu sana... ve bize.. öyle güzel anlatıyorsun ki gezmiş kadar oluyoruz..

ps3 güzel miydi? olmuş mu?

Ne olmuş ta Kyoto'dan vazgeçmişler?

ST.

23/11/06 08:31  
Blogger Cuneyt Guven said...

P3 harikaydı tertibim ST. Kyoto'dan neden vazgeçtiklerini bilemiyorum. Ülkenin merkezinde kalıp düşman işgaline karşı korunaklı olduğu için olabilir :) Şimdi araştırdım. 1868'de Shogun'luk kurumunun kaldırılmasından sonra yeni bir yapılanmaya giriliyor. Bu yapılanma sırasında imparator Kyo-To'dan (başşehir) önceki ismi Edo olan To-Kyo'ya (doğu başşehri) taşınıyor. Bu sebeple başşehir değişiyor. Ancak çoğu Japon halen başkentin Kyoto olduğunu savunur dururmuş...

23/11/06 08:47  
Blogger Unknown said...

sushi , tapenyaki olayina girmisisndir herhalde. Adana ya gidip kebap,Bursa ya gidip Iskender yememeye benzer yoksa.
Alsaydin ya birer tane PS3 biz siraya girdik burda.

23/11/06 10:59  
Blogger Unknown said...

Harika olmuş,eline sağlık kardeşim. Biraz daha sosyal yaşamdan kesitler verebilirsen seviniriz.

24/11/06 00:50  
Blogger Unknown said...

Bu yorum yazar tarafından silindi.

24/11/06 00:51  
Anonymous Adsız said...

merhaba,

gokte ararken nerede buldum anlayamadim.

yolun acik olsun

MAli Karasu

25/11/06 01:34  
Blogger Unknown said...

sevgili cüno yoluna devam etmen çok güzel,hon kong tan kamera bak dicektim,boşver şaka yaptım dedim anlamadın.japon kızları nasıl,boşver tapınakları teknolojiyi oralardan bul bi japon hatun onunla gez dünyayı,bize gelirsiniz çay içeriz...:)doğru diyon gezmek lazım ama olmuyo evin işleri bitmiyor.Çok selam bizden yolun açık olsun.
Türkay - Özlem.
Bizden çok selam sana.

25/11/06 20:18  
Anonymous Adsız said...

www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5504574.asp?m=1&gid=112&srid=3429&oid=8

ahhh ahhh. bak tokyodan bir istanbul yapıp getirecektin 3-5 tane.

ST.

26/11/06 08:01  
Anonymous Adsız said...

Sevgili kardesim,
Simdi bu Japonya seyahati ile bir teoriyi daha curuttugun kanaatindeyim:

"Insanlar konusmaya konusmaya" da anlasabilirmis.

Orada gayet guzel gezmeyi ve en lezizi ile karnini doyurmayi basarabildigine gore...

Tutanaklara gecsin lutfen! Belgedir...

Abin

26/11/06 14:30  
Anonymous Adsız said...

One Night in Bangkok

nerdesin birader dinlenemedin mi daha? :)

ST.

26/11/06 19:20  
Blogger Cuneyt Guven said...

MAli,
Ben sen hala Cin'desin diye kalktim buralara geldim. Sen nerelerdesin? Bu yolculugun eski dostlari bulma gibi bir yarari da oldu. Mail at, goruselim.
cuneyt360@gmail.com

28/11/06 08:11  
Anonymous Adsız said...

Hi there, I enjoy reaԁіng through your post. I like tο write a little cοmmеnt to suppοrt you.


my sіte :: ironman oyunları

3/4/13 05:15  
Anonymous Adsız said...

Ηеllο, i read уour blοg ocсasiоnally and i
own а similar οnе аnԁ i was juѕt сurious if yоu get a lot of spam
гemaгks? If so hοw do уou pгevent it, аny ρlugіn or
аnуthing you сan suggest? І get so muсh lately it's driving me crazy so any help is very much appreciated.

Here is my web-site: minik kız

3/4/13 05:22  
Anonymous Adsız said...

always і used to гeаd smaller content whiсh аlso cleаг their motiνe,
аnd that is alѕο happenіng with
thiѕ artіcle whіch I am rеading
at this time.

My weblog :: fırlatma oyunları

3/4/13 06:01  

Yorum Gönder

<< Home