Sıcak sosyalizm: Küba
(Mella ve Cienfuegos anısına)
Puro, salsa, eski Amerikan arabaları ve sosyalizm. Küba’da bunlar fazlasıyla mevcut. Ancak, ülkeyi yalnızca bunlarla anmak büyük bir hata olur. Bu ülkede, bunların ötesinde, bambaşka bir dünya var.
7 aydır, aynı ülkeden gelen eşleri dostlarıyla gezen ecnebileri (İsrailliler onarlı-yirmişerli gezmek üzere) kıskançlıkla izledikten sonra nihayet ben de bildik ettik bir arkadaşımla gezme fırsatı buldum. Avni, bir haftalığına Türkiye'den kalktı geldi. Küba’da hem hasret giderdik, hem de Küba’nın havasını suyunu beraber kokladık.
Önce, Ciudad de La Habana'dan (ya da kısaca Havana) bahsedeyim. Şehrin her yanını kaplayan Anti-Amerikan yanlısı panolarla çelişircesine her sokak başında beyzbol oynayan gençleriyle, evlerinin önünde öylece boş boş oturup her geçene laf atıp gülüşüp duran yaşlı teyze ve amcalarıyla, her renkten her cinsten nizami ölçülü hoş kızlarıyla (onlar da her geçen erkek turiste laf atıp gülüşüyor) gümbür gümbür yaşayan, fantastik bir şehir Havana. Kordon benzeri deniz kenarı yolu Malecon'da günün her saatinde insan görmek mümkün. Güneşin ızdırap verdiği saatlerde denize girip serinlemek, akşamları kız/erkek arkadaşla rom içip yakınlaşmaya yakınlaşma katmak amacıyla Havana halkı bu sahil yoluna hücum ediyor. Kaygan kayalıklardan denize girmeye çalışırken kimi ufaklıkların ayağı kayıyor, dalgaların içine gömülüp bir anlığına kayboluyorlar. Durumu fark eden anneleri suyun içine atlayıp son anda çocuğu kurtarıyor. Sonrasında, "Hay Allah, çocuk da neredeyse boğuluyordu" deyip hep beraber gülüşüyorlar. Sıcak hava insana hem mutluluk hem de bol miktarda genişlik veriyor anlaşılan.
Eski Havana fazlasıyla turistik. Böyle olunca da her an her saniye bir restoranda Kübalı müzisyenler sanat icra ediyorlar. Hasta Siempre - Comandante Che Guevara (bildiğimiz pop versiyonundan ziyade kürdilihicazkar makamına yakın olan versiyonu), Guantanamera (Guantanamo'lu kız), Buena Vista Social Club - Chan Chan şarkılarının kaç yüz defa dinledik, hatırlamıyorum...
Havana yakınlarındaki Varadero bembayaz kumsalları ve mavinin her tonunu içeren deniziyle bir cennet. Keza, adanın güneyinde yer alan Trinidad ise güzel mimarisi ve yine tropik özelliklerdeki deniziyle ayrı bir cevher. Avni'nin ayrılmasından sonra Havana'nın batısındaki Pinar del Rio'nun Viñales köyüne gittim. Bura da yeşil doğası, içinde botla gezilebilen mağaraları ve tarih öncesi zamanlara ithafen yapılmış duvar resmiyle ziyaret edilesi güzel bir mekan.
1 Mayıs'ta Havana'da Devrim Meydanı'ndaydık. Fidel, hastalığı sebebiyle ortalarda görünmese de başkan atadığı kardeşi Raul meydandaydı, başta kısa bir konuşma yaptı. Sonra binlerce Kübalı ellerinde bayraklarla 1 Mayıs'ı kutladılar.
Sosyalizmin neden ve nasıl olup da Küba'ya gelip yerleştiğine gelince... "Ulu önder" Jose Marti (42 yaşında öldürülmüş) liderliğinde İspanya'ya karşı yapılan savaş 1898'de tam da Küba'nın lehine sonuçlanacakken, Havana Limanı'nda demirleyen bir ABD savaş gemisi gizemli bir şekilde bombalanıyor, yüzlerce ABD askeri ölüyor. İspanya suçsuz olduğunu iddia etse de ABD, olayı İspanya'dan biliyor ve İspanyollar'a savaş açıyor. Küba, bağımsız olmayı beklerken bu katakulli sonucunda ABD mandasına giriyor. Ancak, ABD, yeni bir eyalet için fazla masraf yapmak istemediği için adayı kukla hükümetlerle yönetmeye karar veriyor. Yalnızca, güneydoğudaki Guantanamo'da bir askeri üs kuruyor ve burayı 99 yıllığına kiralıyor. (Bkz. Nasıl oluyor da Küba-ABD birbirine düşmanken şu an adada hem de işkenceleriyle ün salan bir ABD üssü var sorusunun cevabı / 99 yıl 2002'de doldu ama ABD bu, bir kere girdiği yerden bir daha çıkar mı...)
Sonradan ülke, ABD'nin arka bahçesindeki eğlence merkezi oluyor. Özellikle, 1950'lerdeki Batista döneminde, Humphrey Bogart'lar, Frank Sinatra'lar, bilimum Amerikan mafyası Havana'da gününü gün ederken, ülke halkı açlık ve sefillik içinde kırılıyor. Fuhuş, uyuşturucu inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Küba Sosyalist Partisi'ni kuran, SSCB'ye gidip destek toplayan ve 1929'da öldürülen Julio Antonio Mella'nın (öldüğünde yaş 26) fikirleriyle beslenen hukuk öğrencisi Fidel Castro Ruz 1953 yılında (yaş 27 iken) ülkenin en önemli garnizonlarından birine saldırıp darbe yapmaya kalksa da başarılı olamıyor. Batista, kendisi hariç hemen hemen tüm arkadaşlarını öldürse de belki de kendi adına en büyük hatayı yapıp 2 sene hapisten sonra Fidel'i serbest bırakıp Meksika'ya sürüyor. Fidel, burada Ernesto 'Che' Guevara ile tanışıyor. (Latin Amerika'nın kuzeyinde "arkadaşım, hocam" manasında bilindiği üzere sürekli "amigo" kelimesi kullanılır. Ancak, Arjantin'de amigo kelimesi hiç kullanılmazken, bunun yerine "che" kelimesi kullanıyor. Ernesto Guevara da Arjantinli olmasından dolayı ona buna "che" diye seslenince, Kübalılar da "bu ne menem bir söylemdir" deyip Ernesto 'Che' Guevara'yı da çok hoşlarına giden bu hitap şekliyle anmaya başlıyorlar. - Bkz. Che'nin anlamı) 1957'de Fidel, kardeşi Raul, Che ve compañero'ları (isp. yoldaş) Küba'ya çıkıyor. Bu devrimde en az Fidel ve Che kadar önem arz eden, ancak muhtemelen uzaklara doğru hülyalı hülyalı bakan yakışıklı bir fotoğraf çektiremediği ve devrimden birkaç ay sonra öldüğü için kimsenin bilmediği etmediği Camilo Cienfuegos da onlara katılıyor ve bezmiş halkı rahatlıkla ayaklandırıyorlar. 1 Ocak 1959'de Batista kaçıyor ve ülke bu sosyalist gençlerin yönetimine giriyor. (Fidel: 32 - Che: 30 - Cienfuegos: 26) (Politikayı anca dost sohbetlerinde çerez eden, hem durumdan memnun olmayıp hem de fiili olarak harekete geçmeyi zul gören biz apolitik Türk gençliğine örnek olması babında, yaş konusunun özellikle altını çizmek istedim...) Che, birkaç yıl bakanlık yaptıktan sonra Kongo'ya gidiyor, sonrasında Bolivya'da gerilla faaliyetleri sürdürürken 1967'de öldürülüyor. Camilo, devrimden 9 ay sonra bir uçak kazasında kayboluyor. Fidel ise hala yerinde, bilindiği üzere. Compañero'su Hugo Chavez'le ABD'ye kafa tutmaya devam ediyor.
Küba, Hindistan'dan sonra en çok turist tacizine uğradığım yer oldu. "Puro? (Puro ister misin?)", "Uno peso (bir peso) para comida (açım abi)", "Psst lindo, hola (pışt yakışıklı, selam)" türevi tacizlerin maalesef ardı arkası yok! Ekonomik kaygı taşıyan bu tacizlerin olması gayet doğal. Nitekim, Küba'da bir doktor maaşı 25 CUC (38 YTL), bir makine mühendisi maaşı 20 CUC (30 YTL) civarında. 1990'da sosyalist dost SSCB'nin çöküşünden sonra oluşan finansal sıkıntıyı kapıları turistlere açmakta bulan Küba, bu açığı da bu şekilde güzelce kapamış. Küba halkının hayat idamesinde kullandığı ilaç, temel gıda gibi ihtiyaçlar son derece ucuzken, turistler için yüksek fiyatlı mekanlar oluşturulmuş. Turizmden gelir sağlayan Kübalılar hemen zengin olmaya başlamış. Böyle olunca, insanlar turistten kolayca nasiplenmek varken, doğal olarak yıllar boyu çalışıp yüksek tahsil yapmanın anlamsızlığına inanmaya başlamışlar. Hiç utanmadan arlanmadan 2 peso için dakikalarca yalvar yakar olan bir mühendis, sınıflarındaki en başarılı kızın iki aylık mühendis maaşını bir gecede kazanabildiğini fark ettikten sonra mezuniyete birkaç hafta kala okulu bırakıp fahişeliğe başladığını anlattı. Fidel'in hala hayatta olması, dolayısıyla başlattığı devrim ateşinin bir şekilde sürüyor olması ilmi alanlardaki çalışma sürecini devam ettiriyor. Ama ortadaki dramatik ekonomik uçurum, heyecanla ateşle sürecek gibi değil. Fidel'in ölmesinden sonra, kanaatimce aynı karizmayı taşımaktan uzak kardeşi Raul'un dış dünyayı görüp gözü açılmış (ve de görünürde sosyalizmi desteklerken, kısık sesle artık Fidel'den ve sosyalizmden sıkıldığını anlatmaya başlayan) bu halkı bu koşullarla yönetmeyi sürdürmesi zor. Benim önerim, Fidel ölmeden önce bu ülkeyi gidin görün. Görünen o ki, o gittikten sonra, ülke mevcut güvenliğini, yegane sıcak iklim sosyalist ülkesi olmasının getirdiği farklılıkları, özetle Küba'yı Küba yapan unsurları yitirmeye başlayacak; ve elde avuçta pek birşey kalmayacak...
NOT1: 2 haftalık yoklukta sağolun mesajlarınızla, maillerinizle meraklarınızı iletmişsiniz... Küba'da internet vahimden de öte. Havana'da ancak 5 yıldızlı otellerin lobilerinde ve Capitolio'da internet var. Download 1 kb/s'ye ulaşmaya çalışırken, upload kısaca 0. Fiyat dünya rekoru: 9 YTL/saat. Dolayısıyla, fiyat/kalite oranı sonsuza ıraksıyor. Böyle olunca, siteyi güncellemek nasip olmadı. 2 haftadır dünyada ne olup bittiğini bile yeni yeni öğreniyorum...
NOT2: Uzun zamandir almaya calistigim; Lima'da "Anca ruyanda gorursun", Quito'da "Veririz ama 3 hafta sonra", Havana'da "10 gun sonra gelip kirmizi ayin 15'i icin gun alman lazim" cevaplariyla reddedilen Ispanya (Schengen) vize talebimi Caracas Ispanya Buyukelciligi gorevlileri adeta sevincle karsiladi, inanilmaz bir sekilde 30 dk'da multiple vize verdiler. Boylelikle, muallakta olan Ispanya ve Izlanda gezilerim de kesinlesmis oldu.
Caracas - Venezuela
Puro, salsa, eski Amerikan arabaları ve sosyalizm. Küba’da bunlar fazlasıyla mevcut. Ancak, ülkeyi yalnızca bunlarla anmak büyük bir hata olur. Bu ülkede, bunların ötesinde, bambaşka bir dünya var.
7 aydır, aynı ülkeden gelen eşleri dostlarıyla gezen ecnebileri (İsrailliler onarlı-yirmişerli gezmek üzere) kıskançlıkla izledikten sonra nihayet ben de bildik ettik bir arkadaşımla gezme fırsatı buldum. Avni, bir haftalığına Türkiye'den kalktı geldi. Küba’da hem hasret giderdik, hem de Küba’nın havasını suyunu beraber kokladık.
Önce, Ciudad de La Habana'dan (ya da kısaca Havana) bahsedeyim. Şehrin her yanını kaplayan Anti-Amerikan yanlısı panolarla çelişircesine her sokak başında beyzbol oynayan gençleriyle, evlerinin önünde öylece boş boş oturup her geçene laf atıp gülüşüp duran yaşlı teyze ve amcalarıyla, her renkten her cinsten nizami ölçülü hoş kızlarıyla (onlar da her geçen erkek turiste laf atıp gülüşüyor) gümbür gümbür yaşayan, fantastik bir şehir Havana. Kordon benzeri deniz kenarı yolu Malecon'da günün her saatinde insan görmek mümkün. Güneşin ızdırap verdiği saatlerde denize girip serinlemek, akşamları kız/erkek arkadaşla rom içip yakınlaşmaya yakınlaşma katmak amacıyla Havana halkı bu sahil yoluna hücum ediyor. Kaygan kayalıklardan denize girmeye çalışırken kimi ufaklıkların ayağı kayıyor, dalgaların içine gömülüp bir anlığına kayboluyorlar. Durumu fark eden anneleri suyun içine atlayıp son anda çocuğu kurtarıyor. Sonrasında, "Hay Allah, çocuk da neredeyse boğuluyordu" deyip hep beraber gülüşüyorlar. Sıcak hava insana hem mutluluk hem de bol miktarda genişlik veriyor anlaşılan.
Eski Havana fazlasıyla turistik. Böyle olunca da her an her saniye bir restoranda Kübalı müzisyenler sanat icra ediyorlar. Hasta Siempre - Comandante Che Guevara (bildiğimiz pop versiyonundan ziyade kürdilihicazkar makamına yakın olan versiyonu), Guantanamera (Guantanamo'lu kız), Buena Vista Social Club - Chan Chan şarkılarının kaç yüz defa dinledik, hatırlamıyorum...
Havana yakınlarındaki Varadero bembayaz kumsalları ve mavinin her tonunu içeren deniziyle bir cennet. Keza, adanın güneyinde yer alan Trinidad ise güzel mimarisi ve yine tropik özelliklerdeki deniziyle ayrı bir cevher. Avni'nin ayrılmasından sonra Havana'nın batısındaki Pinar del Rio'nun Viñales köyüne gittim. Bura da yeşil doğası, içinde botla gezilebilen mağaraları ve tarih öncesi zamanlara ithafen yapılmış duvar resmiyle ziyaret edilesi güzel bir mekan.
1 Mayıs'ta Havana'da Devrim Meydanı'ndaydık. Fidel, hastalığı sebebiyle ortalarda görünmese de başkan atadığı kardeşi Raul meydandaydı, başta kısa bir konuşma yaptı. Sonra binlerce Kübalı ellerinde bayraklarla 1 Mayıs'ı kutladılar.
Sosyalizmin neden ve nasıl olup da Küba'ya gelip yerleştiğine gelince... "Ulu önder" Jose Marti (42 yaşında öldürülmüş) liderliğinde İspanya'ya karşı yapılan savaş 1898'de tam da Küba'nın lehine sonuçlanacakken, Havana Limanı'nda demirleyen bir ABD savaş gemisi gizemli bir şekilde bombalanıyor, yüzlerce ABD askeri ölüyor. İspanya suçsuz olduğunu iddia etse de ABD, olayı İspanya'dan biliyor ve İspanyollar'a savaş açıyor. Küba, bağımsız olmayı beklerken bu katakulli sonucunda ABD mandasına giriyor. Ancak, ABD, yeni bir eyalet için fazla masraf yapmak istemediği için adayı kukla hükümetlerle yönetmeye karar veriyor. Yalnızca, güneydoğudaki Guantanamo'da bir askeri üs kuruyor ve burayı 99 yıllığına kiralıyor. (Bkz. Nasıl oluyor da Küba-ABD birbirine düşmanken şu an adada hem de işkenceleriyle ün salan bir ABD üssü var sorusunun cevabı / 99 yıl 2002'de doldu ama ABD bu, bir kere girdiği yerden bir daha çıkar mı...)
Sonradan ülke, ABD'nin arka bahçesindeki eğlence merkezi oluyor. Özellikle, 1950'lerdeki Batista döneminde, Humphrey Bogart'lar, Frank Sinatra'lar, bilimum Amerikan mafyası Havana'da gününü gün ederken, ülke halkı açlık ve sefillik içinde kırılıyor. Fuhuş, uyuşturucu inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Küba Sosyalist Partisi'ni kuran, SSCB'ye gidip destek toplayan ve 1929'da öldürülen Julio Antonio Mella'nın (öldüğünde yaş 26) fikirleriyle beslenen hukuk öğrencisi Fidel Castro Ruz 1953 yılında (yaş 27 iken) ülkenin en önemli garnizonlarından birine saldırıp darbe yapmaya kalksa da başarılı olamıyor. Batista, kendisi hariç hemen hemen tüm arkadaşlarını öldürse de belki de kendi adına en büyük hatayı yapıp 2 sene hapisten sonra Fidel'i serbest bırakıp Meksika'ya sürüyor. Fidel, burada Ernesto 'Che' Guevara ile tanışıyor. (Latin Amerika'nın kuzeyinde "arkadaşım, hocam" manasında bilindiği üzere sürekli "amigo" kelimesi kullanılır. Ancak, Arjantin'de amigo kelimesi hiç kullanılmazken, bunun yerine "che" kelimesi kullanıyor. Ernesto Guevara da Arjantinli olmasından dolayı ona buna "che" diye seslenince, Kübalılar da "bu ne menem bir söylemdir" deyip Ernesto 'Che' Guevara'yı da çok hoşlarına giden bu hitap şekliyle anmaya başlıyorlar. - Bkz. Che'nin anlamı) 1957'de Fidel, kardeşi Raul, Che ve compañero'ları (isp. yoldaş) Küba'ya çıkıyor. Bu devrimde en az Fidel ve Che kadar önem arz eden, ancak muhtemelen uzaklara doğru hülyalı hülyalı bakan yakışıklı bir fotoğraf çektiremediği ve devrimden birkaç ay sonra öldüğü için kimsenin bilmediği etmediği Camilo Cienfuegos da onlara katılıyor ve bezmiş halkı rahatlıkla ayaklandırıyorlar. 1 Ocak 1959'de Batista kaçıyor ve ülke bu sosyalist gençlerin yönetimine giriyor. (Fidel: 32 - Che: 30 - Cienfuegos: 26) (Politikayı anca dost sohbetlerinde çerez eden, hem durumdan memnun olmayıp hem de fiili olarak harekete geçmeyi zul gören biz apolitik Türk gençliğine örnek olması babında, yaş konusunun özellikle altını çizmek istedim...) Che, birkaç yıl bakanlık yaptıktan sonra Kongo'ya gidiyor, sonrasında Bolivya'da gerilla faaliyetleri sürdürürken 1967'de öldürülüyor. Camilo, devrimden 9 ay sonra bir uçak kazasında kayboluyor. Fidel ise hala yerinde, bilindiği üzere. Compañero'su Hugo Chavez'le ABD'ye kafa tutmaya devam ediyor.
Küba, Hindistan'dan sonra en çok turist tacizine uğradığım yer oldu. "Puro? (Puro ister misin?)", "Uno peso (bir peso) para comida (açım abi)", "Psst lindo, hola (pışt yakışıklı, selam)" türevi tacizlerin maalesef ardı arkası yok! Ekonomik kaygı taşıyan bu tacizlerin olması gayet doğal. Nitekim, Küba'da bir doktor maaşı 25 CUC (38 YTL), bir makine mühendisi maaşı 20 CUC (30 YTL) civarında. 1990'da sosyalist dost SSCB'nin çöküşünden sonra oluşan finansal sıkıntıyı kapıları turistlere açmakta bulan Küba, bu açığı da bu şekilde güzelce kapamış. Küba halkının hayat idamesinde kullandığı ilaç, temel gıda gibi ihtiyaçlar son derece ucuzken, turistler için yüksek fiyatlı mekanlar oluşturulmuş. Turizmden gelir sağlayan Kübalılar hemen zengin olmaya başlamış. Böyle olunca, insanlar turistten kolayca nasiplenmek varken, doğal olarak yıllar boyu çalışıp yüksek tahsil yapmanın anlamsızlığına inanmaya başlamışlar. Hiç utanmadan arlanmadan 2 peso için dakikalarca yalvar yakar olan bir mühendis, sınıflarındaki en başarılı kızın iki aylık mühendis maaşını bir gecede kazanabildiğini fark ettikten sonra mezuniyete birkaç hafta kala okulu bırakıp fahişeliğe başladığını anlattı. Fidel'in hala hayatta olması, dolayısıyla başlattığı devrim ateşinin bir şekilde sürüyor olması ilmi alanlardaki çalışma sürecini devam ettiriyor. Ama ortadaki dramatik ekonomik uçurum, heyecanla ateşle sürecek gibi değil. Fidel'in ölmesinden sonra, kanaatimce aynı karizmayı taşımaktan uzak kardeşi Raul'un dış dünyayı görüp gözü açılmış (ve de görünürde sosyalizmi desteklerken, kısık sesle artık Fidel'den ve sosyalizmden sıkıldığını anlatmaya başlayan) bu halkı bu koşullarla yönetmeyi sürdürmesi zor. Benim önerim, Fidel ölmeden önce bu ülkeyi gidin görün. Görünen o ki, o gittikten sonra, ülke mevcut güvenliğini, yegane sıcak iklim sosyalist ülkesi olmasının getirdiği farklılıkları, özetle Küba'yı Küba yapan unsurları yitirmeye başlayacak; ve elde avuçta pek birşey kalmayacak...
NOT1: 2 haftalık yoklukta sağolun mesajlarınızla, maillerinizle meraklarınızı iletmişsiniz... Küba'da internet vahimden de öte. Havana'da ancak 5 yıldızlı otellerin lobilerinde ve Capitolio'da internet var. Download 1 kb/s'ye ulaşmaya çalışırken, upload kısaca 0. Fiyat dünya rekoru: 9 YTL/saat. Dolayısıyla, fiyat/kalite oranı sonsuza ıraksıyor. Böyle olunca, siteyi güncellemek nasip olmadı. 2 haftadır dünyada ne olup bittiğini bile yeni yeni öğreniyorum...
NOT2: Uzun zamandir almaya calistigim; Lima'da "Anca ruyanda gorursun", Quito'da "Veririz ama 3 hafta sonra", Havana'da "10 gun sonra gelip kirmizi ayin 15'i icin gun alman lazim" cevaplariyla reddedilen Ispanya (Schengen) vize talebimi Caracas Ispanya Buyukelciligi gorevlileri adeta sevincle karsiladi, inanilmaz bir sekilde 30 dk'da multiple vize verdiler. Boylelikle, muallakta olan Ispanya ve Izlanda gezilerim de kesinlesmis oldu.
Caracas - Venezuela
Etiketler: Küba
9 Comments:
Devrim Formülü= abs(x*Sin(x))
where x=date in years
salına salına gelir yanına
kısacası:
"homres revolusta"
Bal Sultan
cuneyt selam,
ispanya ya ne zaman geliyorsun ve nereye (madrid? barcelona?) geliyorsun. zaman uygun olursa gelmek bulusuruz.Barcelona da tapas isimleri vereyim bulusamazsak.
birde izlanda schengen degil ayri vize alman gerek.
- 25 Mayis'ta Madrid'de olacagim. Oradan guneye Endulus'e inecegim. Barcelona planimda yok. Senin icin kisa yol, beklerim.
- Izlanda AB uyesi degil ama Schengen uyesi. Arastirdim, merak etme.
- Bir onceki post'ta Ozgur Bey'e cevaben: Panama'dan transfer gectigim icin vize almadim. Turkiye'den almak dert ise, vize istemeyen Kolombiya'ya gelip Panama vizesini oradan halletmenizi tavsiye ederim.
Cuneyt
Madem Endulus'e gidiyorsun, heralde soylememe gerek yok, Granada'ya ugrarsin..? Alhambra-Topkapi karsilastirmasi yaparsin? Sevilla'da eskiden SARAY olan ama simdi sadece TIP FAKULTESI olarak kullanilan gorkemli yapiya bakip "yav bana da okuyacagin yer burasi deselerdi, ben de vazgecmez, tip okur doktor olurdum" dersin?
Sevgiler
(seguiremos adelante)
2che
dusundum de, bizim gibi olumlulerin gordugu bir-iki yoreyi bir sey sanip sana onermeye kalkismasi ne kadar da yavan... kusuruma bakma, ben de gezmek istedigimden boyle yapiyorum. gecen sene ailem beni almadan kuba'ya gidip varadero'da 2 hafta tozduklari icin icimde kalan bir iki husus vardi... ama sen oyle guzel anlatmissin ki gitmis kadar oldum. "sadece apolitik degil, tembeliz de" gencligi seni saygiyla selamliyor.
2che
Uzun bir aradan sonra senin kelimelerle yaptığın dansı izlemek harikaydı.
Bence Küba'nın bugüne kadar bile gelmesi olağanüstü bir durum. ABD' nin tüm dünya üzerinde kurduğu hakimiyete burnunun dibinde başkaldırması da ayrı bir olay (tabi eğer onda da bir senaryo yoksa!!!) ama fikrine katılıyorum, az kaldı...
Kendine iyi bak
Barış
Cüneytcim,
Yazıları resimleri özlemiştik. Yine süper yazmışsın. Gecikme konusunda abin gerekli açıklamayı senin adına yaptı zaten yorumlarda. Bu arada Avni'nin yorumlarda fena değil:)
Çok selam.
Mert Y.Y.
Küba.. Senelerce bu sempatik ülkeyi Kıbrıs kadar bir yer zannederdim.. Taa ki geçen hafta Cüneyt'in gitmesi vesilesiyle Wikipedia'ya girip ülke hakkında bilgimi artırmam sırasında öğrenene kadar...
Küba: 111bin km2
Kıbrıs: 9bin km2
ST.
kardeşimin gözüne kulağına:
Beyonce&Shakira - Beautiful Liar
ST.
Yorum Gönder
<< Home