Venezuela
Hareketli Küba gezisinden sonra Panama aktarmalı uçağımla Venezuela - Caracas'a geldim.
Türkiye'deyken, Atatürk'ün adının her alanda kullanılmasını (havaalanı, stadyum, vb.) biraz yadırgar, "acaba zaman zaman biraz abartıyor muyuz" diye düşünürdüm. Simon Bolivar isminin burada kullanılma sıklığını gördükten sonra, sözümü tamamen geri alıyorum. Caracas Havaalanı doğal olarak Simon Bolivar Havaalanı olarak anılıyor, okulların yarısı Bolivar Okulu, büyükçe şehirlerden birisinin adı Bolivar, para birimi Bolivar, ülkenin adı bile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti !
Bunca kadir kıymet gören Simon Bolivar'ın kim olduğuna gelince... Kendisi kısaca "Libertador". Yani kurtarıcı, özgürleştirici. Tüm G. Amerika (Brezilya hariç) İspanya hakimiyetindeyken Venezuelalı Bolivar 19. yüzyıl başında bir bağımsızlık fırtınası başlatıyor. Venezuela'yı bağımsızlaştırmakla kalmıyor; Kolombiya, Ekvador, Panama, Peru ve Bolivya'yı (Bolivya - Bolivar'a ithafen bu ismi alıyor) da İspanyollardan arındırıyor. Dolayısıyla, bu ülkelerde pek bir seviliyor, pek bir takdir görüyor. Ama, Venezuela'da durum daha bir ayrı...
Üzülerek belirtmeliyim ki, tüm Güney Amerika gezimde en az haz ettiğim grup Venezuelalı'lar oldu. Genel olarak soğuk, özellikle yabancılara karşı tepkili insanlar. Sert üslubuyla tanınan başkan Hugo Chavez'in önderliğindeki ABD karşıtlığı sanıyorum bir yabancı karşıtlığına dönüşmüş; büyük şehir - kırsal fark etmeksizin pek dostane yaklaşılmıyor. Espri anlayışları, sosyal üslupları da bir garip. Hoşlaşamadım. Diğer yabancı gezginlerin de görüşleri bu paralelde... (Daha sonra Venezuela'ya gelip, "Cüneyt, sen Venezuelalı'lar için böyle böyle demiştin, halbuki biz onları çok sevdik, burası bizim artık ikinci vatanımız" diyenler olacak olursa kendi bilecekleri iştir. Bu benim şahsi fikrimdir, mesuliyet kabul etmem.)
Biraz örnekleyeyim: Caracas'daki ilk akşamımda, Örümcek Adam 3 (Hombre Araña 3) filmine gitmeye karar verdim. Venezuela'da filmler yalnızca İspanyolca dublajlı gösteriliyor. Yapılacak bir şey yok, girdim. Filmi anlamadığımı sanmayın, çoğu yeri anladım. Bir tek Örümcek Adam hangisiydi, onu çıkaramadım! Anladığım yerlerde bakın beni neler rahatsız etti... (Az sonra filmle ilgili spoiler içeren konulara değineceğim. Filmi izlememiş olanları uyarmak isterim. Aslında, ingilizce sözcükler yerine Türkçe'lerini kullanmayı tercih ederim, ancak -to spoil (ing. bozmak)- kökünden gelen ve "filmi izlemeyenlerin seyir zevkini bozacak nokta" manasında kullanılan bu sözcüğün benim bildiğim bir Türkçe karşılığı yok. TDK'nın henüz el atmadığı Türkçe'mizin bu kanayan yarasına vesileyle birkaç naçizane önerim olsun: Bozansal, bozdurgaç, bozguç... Yetkililerin buradan dikkatine sunarım.)
-Bozguç başı- Örümcek Adam'ın bir iyi bir kötü olan arkadaşının zorlamasıyla, hanım kızımızın köprü üstünde Örümcek Adam'dan ayrılmak istediğini söylediği dokunaklı sahnede bütün salon kahkahadan yıkıldı. Hadi diyelim ki orada Örümcek ağladı diye güldüler. Sonrasında, Kum Adam, Örümcek Adam'ı yumruklarıyla hallaç pamuğu gibi döverken (üzücü olması istenen bir sahne) yine büyük bir grup kahkahayla güldü. Ne garip espri anlayışları var derken son nokta geldi. Sonunda iyi olmaya karar veren arkadaşları gözyaşları içinde can verirken sol tarafta bir grup yine kahkalara boğuldu! Özellikle o grubun çıkışta derhal polise teslim edilip toplumdan tecrit edilmesi lazımdı, bağrına bağrına çekip gittiler. -Bozguç sonu-
Zar zor kalacak yer bulduğum Ciudad Bolivar'daki otelin bir yetkilisi vardı ki sormayın. Genel olarak baştan beri gayet antipatik hareketlerde bulunan bu zat, yıkama için verdiğim çamaşırlarımın yarısını kaybetti. Çamaşırlarımın kaybolduğunu kendisine efendice iletince, beni problem yaratmakla itham etti, daha da terbiyesizleşti. Yolculuk boyunca kabullenme katsayımın oldukça yükseldiğini düşünen ben, bu zat-ı muhteremin boğazına sarılmamak için kendimi zor tuttum. Neyse ki iki gün sonra çamaşırlarım bulundu, ancak adamın sevimsizliği baki kaldı.
1 hafta içinde yaşadığım birçok benzeri olay var, ancak nahoş Venezuela insanından hoş Venezuela doğasına geçmekte fayda var... Venezuela gezime Caracas'dan başladım. Şehir oldukça büyük (5 milyon), ancak kendine has öyle aman aman bir vurucu noktası yok. Kendi halinde bir büyük şehir. Sıcağı dayanılacak gibi değil. Gezilebilir özellikteki parlamentosu ve birkaç müzesi görüldükten sonra terk edilebilir.
Venezuela'daki asıl hedefim dünyanın en yüksek şelalesi Angel Şelalesi idi. (Salto Angel - 979 m) Öncelikle, burayı keşfeden kişiyi (Jimmie Angel - 1933'de altın ararken uçağı yakınlarda bir dağa düşünce Jimmie Angel kazara şelaleyi buluyor. Şelale, melekler (ing. angel) kadar güzel olduğundan değil, bulan kişinin adı Angel olduğu için böyle anılıyor.) tebrik etmek isterim. Gidilmesi o kadar zor ki... Türkiye'de "Çok canım çekti, gidip Angel Şelalesi'ni göresim var." diyen birinin önce Madrid aktarmalı 1-2 gün süren yolculukla Caracas'a gelmesi, buzhane kıvamındaki bir otobüsle titreye titreye 10 saatte Ciudad Bolivar'a ulaşması, oradan 1 saatte Cesna tipi bir pırpır uçakla Canaima'ya geçmesi (karayolu yok), balıkçı teknesine rahmet okutacak bir kanoyla nehirde suya bata çıka 4 saat ilerlemesi, ve nihayet 1 saat boyunca ormanlık arazide tepeye tırmanması gerekiyor. Ve işte: Salto Angel ! Peki değer mi? Hem de nasıl ! Daha önce, bir yeri İnanç Dünyası programının jeneriği için önermiştim, yanılmıyorsam. Bu şelale de Allah-ü Teala'nın nelere kadir olduğu babında İftara Doğru programının jeneriğine konulabilir. 807 metre kesintisiz aşağıya dökülen su, öyle güzel görüntüler sunuyor ki! Ortadaki ana kolun yanındaki ince kollar daha ilk birkaç yüz metrede yok olup buharlaşıyor. Ortadaki ana kolda ise enteresan şekilde kimi kütleler arasıra atağa kalkıp öne (daha doğrusu aşağıya) geçip üstünlük sağlıyor. Alt kısma yakın bölgede su adeta yatayda kaynıyor, suyun içinden öbek öbek ayrı su kütleleri çıkıyor. Ve nihayet, en altta o hızla yer çarpan su, koskoca bir sis bulutu yaratıp akıp gidiyor. Şelaleden 100-200 m ötede olmanıza rağmen, gelen su zerreciklerine engel olmanız mümkün değil. Hem fotoğraf çekmek bir eziyet haline geliyor, hem de sırılsıklam oluyorsunuz.
Canaima da önündeki lagun ve göreceli minik şelaleleriyle ayrı bir cennet. Bu güzergah haricinde, batıdaki outdoor merkezi Merida ve Guyana sınırındaki Roraima Dağı da popüler yerler. Ancak, önceliğimi Amazon'a verdim. Başka bir "gidiyorum gündüz gece" yolculuğundan sonra (33 saat) Ciudad Bolivar'dan Brezilya'nın Manaus kentine vardım.
Amazon ve ardından Venezuela kıyılarını gördükten sonra G. Amerika maceramı tamamlayacağım ve gelecek cuma 7.5 ay sonra tekrar Avrupa'ya kavuşacağım...
(NOT: Dünya güzelleri konusuna gelince. Maalesef, öyle aman aman bir güzellik silsilesi yok. Açıkcası, genel klasmanda Küba'yı tercih ederim. -Hele hele Rusya'yla mukayese edersek bir hiç!- Güzellik yarışması için özel bir okul varmış, sanıyorum dünya / kainat güzeli enflasyonunda onun etkisi var. Ayrıca, "önce içleri güzel olsun" ve "güzellikleri on par' etmez, bu bendeki aşk olmasa" diyerek tüm Venezuela güzellerine sırtımı çeviriyorum.)
Manaus - Amazonas - Brezilya
Türkiye'deyken, Atatürk'ün adının her alanda kullanılmasını (havaalanı, stadyum, vb.) biraz yadırgar, "acaba zaman zaman biraz abartıyor muyuz" diye düşünürdüm. Simon Bolivar isminin burada kullanılma sıklığını gördükten sonra, sözümü tamamen geri alıyorum. Caracas Havaalanı doğal olarak Simon Bolivar Havaalanı olarak anılıyor, okulların yarısı Bolivar Okulu, büyükçe şehirlerden birisinin adı Bolivar, para birimi Bolivar, ülkenin adı bile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti !
Bunca kadir kıymet gören Simon Bolivar'ın kim olduğuna gelince... Kendisi kısaca "Libertador". Yani kurtarıcı, özgürleştirici. Tüm G. Amerika (Brezilya hariç) İspanya hakimiyetindeyken Venezuelalı Bolivar 19. yüzyıl başında bir bağımsızlık fırtınası başlatıyor. Venezuela'yı bağımsızlaştırmakla kalmıyor; Kolombiya, Ekvador, Panama, Peru ve Bolivya'yı (Bolivya - Bolivar'a ithafen bu ismi alıyor) da İspanyollardan arındırıyor. Dolayısıyla, bu ülkelerde pek bir seviliyor, pek bir takdir görüyor. Ama, Venezuela'da durum daha bir ayrı...
Üzülerek belirtmeliyim ki, tüm Güney Amerika gezimde en az haz ettiğim grup Venezuelalı'lar oldu. Genel olarak soğuk, özellikle yabancılara karşı tepkili insanlar. Sert üslubuyla tanınan başkan Hugo Chavez'in önderliğindeki ABD karşıtlığı sanıyorum bir yabancı karşıtlığına dönüşmüş; büyük şehir - kırsal fark etmeksizin pek dostane yaklaşılmıyor. Espri anlayışları, sosyal üslupları da bir garip. Hoşlaşamadım. Diğer yabancı gezginlerin de görüşleri bu paralelde... (Daha sonra Venezuela'ya gelip, "Cüneyt, sen Venezuelalı'lar için böyle böyle demiştin, halbuki biz onları çok sevdik, burası bizim artık ikinci vatanımız" diyenler olacak olursa kendi bilecekleri iştir. Bu benim şahsi fikrimdir, mesuliyet kabul etmem.)
Biraz örnekleyeyim: Caracas'daki ilk akşamımda, Örümcek Adam 3 (Hombre Araña 3) filmine gitmeye karar verdim. Venezuela'da filmler yalnızca İspanyolca dublajlı gösteriliyor. Yapılacak bir şey yok, girdim. Filmi anlamadığımı sanmayın, çoğu yeri anladım. Bir tek Örümcek Adam hangisiydi, onu çıkaramadım! Anladığım yerlerde bakın beni neler rahatsız etti... (Az sonra filmle ilgili spoiler içeren konulara değineceğim. Filmi izlememiş olanları uyarmak isterim. Aslında, ingilizce sözcükler yerine Türkçe'lerini kullanmayı tercih ederim, ancak -to spoil (ing. bozmak)- kökünden gelen ve "filmi izlemeyenlerin seyir zevkini bozacak nokta" manasında kullanılan bu sözcüğün benim bildiğim bir Türkçe karşılığı yok. TDK'nın henüz el atmadığı Türkçe'mizin bu kanayan yarasına vesileyle birkaç naçizane önerim olsun: Bozansal, bozdurgaç, bozguç... Yetkililerin buradan dikkatine sunarım.)
-Bozguç başı- Örümcek Adam'ın bir iyi bir kötü olan arkadaşının zorlamasıyla, hanım kızımızın köprü üstünde Örümcek Adam'dan ayrılmak istediğini söylediği dokunaklı sahnede bütün salon kahkahadan yıkıldı. Hadi diyelim ki orada Örümcek ağladı diye güldüler. Sonrasında, Kum Adam, Örümcek Adam'ı yumruklarıyla hallaç pamuğu gibi döverken (üzücü olması istenen bir sahne) yine büyük bir grup kahkahayla güldü. Ne garip espri anlayışları var derken son nokta geldi. Sonunda iyi olmaya karar veren arkadaşları gözyaşları içinde can verirken sol tarafta bir grup yine kahkalara boğuldu! Özellikle o grubun çıkışta derhal polise teslim edilip toplumdan tecrit edilmesi lazımdı, bağrına bağrına çekip gittiler. -Bozguç sonu-
Zar zor kalacak yer bulduğum Ciudad Bolivar'daki otelin bir yetkilisi vardı ki sormayın. Genel olarak baştan beri gayet antipatik hareketlerde bulunan bu zat, yıkama için verdiğim çamaşırlarımın yarısını kaybetti. Çamaşırlarımın kaybolduğunu kendisine efendice iletince, beni problem yaratmakla itham etti, daha da terbiyesizleşti. Yolculuk boyunca kabullenme katsayımın oldukça yükseldiğini düşünen ben, bu zat-ı muhteremin boğazına sarılmamak için kendimi zor tuttum. Neyse ki iki gün sonra çamaşırlarım bulundu, ancak adamın sevimsizliği baki kaldı.
1 hafta içinde yaşadığım birçok benzeri olay var, ancak nahoş Venezuela insanından hoş Venezuela doğasına geçmekte fayda var... Venezuela gezime Caracas'dan başladım. Şehir oldukça büyük (5 milyon), ancak kendine has öyle aman aman bir vurucu noktası yok. Kendi halinde bir büyük şehir. Sıcağı dayanılacak gibi değil. Gezilebilir özellikteki parlamentosu ve birkaç müzesi görüldükten sonra terk edilebilir.
Venezuela'daki asıl hedefim dünyanın en yüksek şelalesi Angel Şelalesi idi. (Salto Angel - 979 m) Öncelikle, burayı keşfeden kişiyi (Jimmie Angel - 1933'de altın ararken uçağı yakınlarda bir dağa düşünce Jimmie Angel kazara şelaleyi buluyor. Şelale, melekler (ing. angel) kadar güzel olduğundan değil, bulan kişinin adı Angel olduğu için böyle anılıyor.) tebrik etmek isterim. Gidilmesi o kadar zor ki... Türkiye'de "Çok canım çekti, gidip Angel Şelalesi'ni göresim var." diyen birinin önce Madrid aktarmalı 1-2 gün süren yolculukla Caracas'a gelmesi, buzhane kıvamındaki bir otobüsle titreye titreye 10 saatte Ciudad Bolivar'a ulaşması, oradan 1 saatte Cesna tipi bir pırpır uçakla Canaima'ya geçmesi (karayolu yok), balıkçı teknesine rahmet okutacak bir kanoyla nehirde suya bata çıka 4 saat ilerlemesi, ve nihayet 1 saat boyunca ormanlık arazide tepeye tırmanması gerekiyor. Ve işte: Salto Angel ! Peki değer mi? Hem de nasıl ! Daha önce, bir yeri İnanç Dünyası programının jeneriği için önermiştim, yanılmıyorsam. Bu şelale de Allah-ü Teala'nın nelere kadir olduğu babında İftara Doğru programının jeneriğine konulabilir. 807 metre kesintisiz aşağıya dökülen su, öyle güzel görüntüler sunuyor ki! Ortadaki ana kolun yanındaki ince kollar daha ilk birkaç yüz metrede yok olup buharlaşıyor. Ortadaki ana kolda ise enteresan şekilde kimi kütleler arasıra atağa kalkıp öne (daha doğrusu aşağıya) geçip üstünlük sağlıyor. Alt kısma yakın bölgede su adeta yatayda kaynıyor, suyun içinden öbek öbek ayrı su kütleleri çıkıyor. Ve nihayet, en altta o hızla yer çarpan su, koskoca bir sis bulutu yaratıp akıp gidiyor. Şelaleden 100-200 m ötede olmanıza rağmen, gelen su zerreciklerine engel olmanız mümkün değil. Hem fotoğraf çekmek bir eziyet haline geliyor, hem de sırılsıklam oluyorsunuz.
Canaima da önündeki lagun ve göreceli minik şelaleleriyle ayrı bir cennet. Bu güzergah haricinde, batıdaki outdoor merkezi Merida ve Guyana sınırındaki Roraima Dağı da popüler yerler. Ancak, önceliğimi Amazon'a verdim. Başka bir "gidiyorum gündüz gece" yolculuğundan sonra (33 saat) Ciudad Bolivar'dan Brezilya'nın Manaus kentine vardım.
Amazon ve ardından Venezuela kıyılarını gördükten sonra G. Amerika maceramı tamamlayacağım ve gelecek cuma 7.5 ay sonra tekrar Avrupa'ya kavuşacağım...
(NOT: Dünya güzelleri konusuna gelince. Maalesef, öyle aman aman bir güzellik silsilesi yok. Açıkcası, genel klasmanda Küba'yı tercih ederim. -Hele hele Rusya'yla mukayese edersek bir hiç!- Güzellik yarışması için özel bir okul varmış, sanıyorum dünya / kainat güzeli enflasyonunda onun etkisi var. Ayrıca, "önce içleri güzel olsun" ve "güzellikleri on par' etmez, bu bendeki aşk olmasa" diyerek tüm Venezuela güzellerine sırtımı çeviriyorum.)
Manaus - Amazonas - Brezilya
Etiketler: Venezuela
5 Comments:
saskinlik icindeyim! caracas'i hic saymiyorum, buyuk sehir insani her yerde soguk. bolivar'da da malum camdan odama adam daldi, tacizin envayi cesidi yasandi. ama yine de insanlar cok sicakti. benim venezuela maceram kesinlikle ilginc ve merakli insanlarla dolu. uzuldum cuneyt'cim.
demek artik donus yoluna gectin. pansiyona ugramadan izmir'e gecme! seni kebaplara bogalim, gel de:)
Cüneyt,
Gittiğin "ana bölgelerde" seni en çok etkileyen, iyi ki şunu görmüşüm/yaşamışım diyebileceğin bir yer, bir insan, bir yemek, bir olay (ne dersen de) bize birer TOP 5 listesi yaparmısın..? mesela Asya'da TOP 5. Okyanusya'da TOP 5 vb. geçmişe bakınca aklına gelen en güzel 5 şey. aklına ilk gelenleri yaz, kasma.. Avrupa'ya geçince de Güney Amerika için aynı çeşit bir liste rica edicez.
Angel Falls'tan aşağı düşen suyun hızı kaça ulaşır? Kütle ile hesapladığında momentum neye eşdeğerdir? Bunları mühendis olup değerlendirmeden durabilmek maalesef elde değil. Bu konudaki çalışmalarımı paylaşmak isterim.
T = 0s, Hız = 0.0m/s, Mesafe = 0.0m
T = 1s, Hız = 9.8m/s, Mesafe = 4.9m
T = 2s, Hız = 19.6m/s, Mesafe = 19.6m
T = 3s, Hız = 29.4m/s, Mesafe = 44.1m
T = 4s, Hız = 39.2m/s, Mesafe = 78.4m
T = 5s, Hız = 49.0m/s, Mesafe = 122.5m
T = 6s, Hız = 58.8m/s, Mesafe = 176.4m
T = 7s, Hız = 68.6m/s, Mesafe = 240.1m
T = 8s, Hız = 78.4m/s, Mesafe = 313.6m
T = 9s, Hız = 88.2m/s, Mesafe = 396.9m
T = 10s, Hız = 98.0m/s, Mesafe = 490.0m
T = 11s, Hız = 107.8m/s, Mesafe = 592.9m
T = 12s, Hız = 117.6m/s, Mesafe = 705.6m
T = 13s, Hız = 127.4m/s, Mesafe = 828.1m
T = 14s, Hız = 137.2m/s, Mesafe = 960.4m
(3.6 x 1m/s = 3.6km/h)
Suyun buharlaşmadığını ve saniyede 2.4ton suyun yukarıdaki hızda yere çarptığını düşünecek olursak "her saniye başı" 80km/h hızla giden 15ton ağırlığında bir otobüs yere çarpıyormuş gibi bir momentum var ortada diyebiliriz sanıyorum.
ne ? fotoğraflar mı? ha evet fotoğraflar güzelmiş..
ST.
Viva Chavez...Ben de ayri yerlerde tanidigim tum (sayi olarak 3) Venezuallalilarin laftan sozden anlayan hatta tum berdus Latin Amerika camiasinda en kafali adamlar oldugunu soyleyecegim.Ya ben ya sen tersine denk gelmisiz.(Matematiksel olarak ben haksiz gorunuyorum,senin orneklemin daha genis).
Amazonda bir turk tur rehberi vardi.Cokun Aral bile dumur olmustu karsilasinca.Allah karsilastirsin.
Bal Sultan
Cuneyt selam,
buyuk hayal kirikligina ugradim Venezuela ile ilgili yorumlarindan sonra. Ama Spiderman ile ilgili olarak film berbat, heriflerin guldugu sahnelerde burdaki Turkler ve Hollandalilarda guluyordu. Herif cok kotu rol yapiyordu, acikli sahneler Emrah in filmerine donuyordu.ilk iki Spiderman filmini ve cizgi romanlarini sevdigimi belirtmek isterim.
Serkan a katiliyorum hazirla bi Top 5.
güzel blog.
Yorum Gönder
<< Home