01 Eylül 2007

Değerlendirme: İspanya & Portekiz & Fas

Flamenco İspanya
2001 yılında Barcelona'yı ziyaret etmiştim. Gaudi aşkıyla La Sagrada Familia, Park Güell gibi yerleri hızlıca görüp Interrail turuma devam etmiştim. 2 sene kadar önce de Fransa tarafından Bask Bölgesi'ne 1-2 saatlik kısa bir ziyaretim olmuştu. Hepsi bu...
Koca Güney Amerika'ya dilini dinini vermiş bu ülkeye gereken önemi verememenin sıkıntısını her daim hissetmiştim.
5 aylık Güney Amerika macerasından sonra Madrid'e ulaştım. Santiago Bernabeu'yu müze tadında gezmeme müteakip Real Madrid - Deportivo La Coruña maçını izlemek, Guernica'nın orjinalini irdelemek, arenada boğa güreşi seyretmek nasip oldu Madrid'te.
Eşsiz güzellikteki Kurtuba Camii'yle ünlü Cordoba, peri masallarından fırlamış Elhamra Sarayı'nı barındıran Granada, enteresan bir şehir bölge planlamaya sahip Cadiz, berberleriyle ve UEFA kupalarıyla ünlü (her ne kadar ben orada berber ve UEFA kupası görmemiş olsam da) Sevilla (çift l'nin y şeklinde okunmasına istinaden "seviya" şeklinde okunması rica olunur) ilgimi çeken, görmeye zamanım yeten yerler oldu.
(***½)

Portekiz
2 günlük gezide ancak Lizbon'u ve ilçesi Sintra'yı gezebildim. Halbuki kuzeye yollanıp Porto'yu, ya da güneydeki Faro'yu görmek de ne denli güzel olurdu ama nasip değilmiş...
Acaip dil Portekizce'yle Brezilya'dan sonra burada da haşır neşir olmak ve "bu ne menem dildir böyle" demek, 3 İstanbul benzeri Lizbon'un tramvaylı yollarını arşınlamak, güzel deniz akvaryumunu gezmek, içli Portekiz türküsü fado'yla melankolikleşmek, Sintra'da mason dehlizlerine hayran olmak Portekiz gezisinin ardından akılda kalanlardı.
(***½)

Fas
"Nereden başlasam, nasıl anlatsam" der şair (peki, şarkıcı ve hatta grup) kelimelerin kifayetsizliğine dem vurmak için. Burası için de kelimeler kifayetsiz. Belki de, daha önce Arap memleketi görmemiş olmam sebebiyle bura beni kalbimden vurdu.
Keşmekeşi, tacizci ve kazıklama odaklı esnafı, kirliliği yok muydu, elbet vardı. Ama, dinamik ve sürpriz dolu yaşam, egzotik hava, buram buram tarih kokan sokaklar mevcut tüm olumsuzlukları unutturmakla kalmadı, tadına doyum olmayan harika bir 5 gün yaşattı bana.
Filmden herhangi bir iz taşımayan, daha çok devasa camisiyle akılda kalan Casablanca (Arapçası ile Dar-el-Baida), garbın ve şarkın kaynaştığı Rabat, güzel souk'larıyla (bkz. Kemeraltı'nın arka sokakları) Fez ve mahşerin dünyamızdaki ön denemesi Cema el Fna Meydanı'yla Marakeş unutulmazlardandı...
(****)

Matador - Madrid Lizbon sokakları Hasan II Camisi - Casablanca Çocuk - Marakeş

İzmir

Etiketler: , ,

3 Comments:

Blogger Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet said...

Sevgili Cüneyt,
marifetli hanımların yemek blogları arasında dolaşırken, sevinçle nihayet bir gezi blogu buldum diye bağırdım.Farklı zamanlarda hemen hemen aynı yerlere seyahat etmişiz ama ben biraz aheste aheste yazıyorum.Yeni yazılarını takip edebilmek için hemen seni mavilimon'a misafir ediyorum.
Sevgiler
www.mavilimon.blogspot.com

13/9/07 08:16  
Anonymous Adsız said...

fas benim için de büyüleyici bi yerdi.o kadar pisliğe,tantanaya,kalabalığa,sıcağa,yılanlara rağmen marrakech ve fez muhteşemdi...videoyu seyredince birden orda olduğum andaki ritmimi hissettim yeniden...

26/11/07 21:35  
Anonymous Adsız said...

ben de Fas'a 4 sene önce gitmiştim ve ben orada doğdum.annemde Faslı.henüz 15 yaşındayım.size gerçekten Fas'ı tanıttığınız için teşekkür ederim...

27/4/08 19:53  

Yorum Gönder

<< Home